14 Nisan 2011

ATEŞLE OYNAYAN KIZ - STIEG LARSSON

"Ejderha Dövmeli Kız"ı bir çırpıda okuyup doyamayınca, vakit kaybetmeden serinin ikinci kitabı olan "Ateşle Oynayan Kız"ı da edinip, deyim yerindeyse "iştahla saldırdım".

Kitap, ilk hikayenin üzerinden iki yıl geçmiş olarak başlıyor. İlk kısımlar birinci kitabı okumamış ya da okumuş da bazı detayları unutmuş okuyuculara küçük hatırlatmalar da vererek ilerliyor (benim gibi birini bitirip diğerine başlayanlar için bu bölümler biraz yavaştı tabii).

Anti-kahramanımız Lisbeth Salander (namıdiğer "ejderha dövmeli kız") genç bir çifti öldürmekle suçlanıyor; zira olay mahallinde bulunan silahta parmak izleri var. Üstelik adli ve tıbbi kayıtlardaki saldırgan geçmişi de suçlamayı destekliyor. 

Polisin ve medyanın katil yaftasını yapıştırmasıyla, Lisbeth için bir cadı avı başlıyor. Fakat Lisbeth yoklara karışmış durumda. Cinayetleri onun işlediğine inanmayan kişilerin sayısı ise bir elin parmaklarından az. Okuyucu bile onun masum mu suçlu mu, hatta ölü mü diri mi olduğunu bilmiyor.

Henüz okumayanların keyfi kaçmasın diye girişi bu kadarla kesiyor ve ilk kitap gibi bunu da "şiddetle" tavsiye ediyorum. Hikaye o kadar heyecanlı, anlatım o kadar gerçekçi ve detaylı ki, her şeyi birebir gözünüzde canlandırabiliyorsunuz. Böyle olunca da bazı yerlerde hop oturup hop kalkmak işten bile olmuyor!
Her ne kadar buraya posterini koymuş olsam da, "kitaplar çok uzun, vaktim yok, filmlerini izlesem olmaz mı?" diyenler için ise bir çift sözüm var: Filmleri izleyeceğinize, kitapları okumayı daha serbest olacağınız bir zamana (mesela yaz tatiline) bırakın. Bu güzel hikayeleri heba etmeyin. 

Ortalama 600 sayfalık kitapları en fazla bir buçuk saatlik filmlere dönüştürmenin ne kadar zor olabileceğini tahmin ediyorum. Fakat neden bazı önemli detayların değiştirildiğine hatta tamamen atıldığına akıl erdiremiyorum. 

Zaten şimdiye kadar, kitabını okuduktan sonra sinemada izlediğim hiçbir filmden memnun kalmadım ne yazık ki. Hayalimde canlandırdığım tiplemelerin bambaşka görünümlerde olmasının yanı sıra (Lisbeth için bunu söyleyemeyeceğim, kitapla inanılmaz uyumlu çünkü; fakat Blomkvist tam bir hayal kırıklığı), kitapta verilen duygu ve düşüncelerin filme aktarılamaması ciddi bir hüsran oluyor.

Her neyse, bu kez geçen sefer yaptığım hataya düşmedim ve hikayenin sonlarına yaklaşırken serinin üçüncü ve sonuncu kitabı olan "Arı Kovanına Çomak Sokan Kız"ı edindim. Bunun da ilk bölümleri biraz yavaş fakat sonradan hızlanacağını umuyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...