4 Mart 2011

YENİ AYAKKABILARIM

Uzun zamandır ayakkabı almadığım için kendimle gurur duyuyordum. Ama indirimler başlayıp bir de alışveriş siteleri inanılmaz cazip ürünlerle posta kutuma bombardımana geçince daha fazla dayanamadım. Yine de, "ama hepsine ihtiyacım vardı" diyerek avutuyorum kendimi; üstelik öyle atla deve bir meblağ da ödemedim!

Mesela babetlerimi, Mudo'dan (FTS64 serisinden) 30 Liraya aldım. Hayatını kot pantolon içinde geçiren biri "yeter artık, ben de biraz olsun hanım hanımcık olmak istiyorum" deyip, arka arkaya elbiseler alırsa ne olur: babete ihtiyaç duyar tabii ki. Bu gri (komik gelebilir ama en sevdiğim renk), mini mini zımbalı ve zarif kurdeleli babetleri görünce, içimden  "ilk görüşte aşk buymuş demek" diye geçirdiğimi itiraf etmeliyim.

Aylardır bloglarda, dükkanlarda, sokaklarda ve akla gelebilecek her yerde karşıma çıkan ve her karşılaştığımda kendilerine biraz daha ısıtan, en sonunda da "evet, belki de giyebilirim, çok güzeller, artık topuklu giyme yaşım da geldi zaten, yalpalamadan yürümeyi de öğrenmem lazım" diye düşünmeye sevk eden Oxfordlarımı ise Trendyol'dan 60 Liraya aldım.
Daha önce duymadığım Kaktüs isimli bir markaya ait oldukları için biraz tereddüt etsem de, hakiki deri olmaları, modellerini çok beğenmem ve topuklarının çok yüksek olmaması (ufaktan başlamak lazım, değil mi) nedeniyle gözümü karartıp aldım. Henüz dışarıda giyme fırsatım olmadı ama evde resmen aşk yaşıyorum kendileriyle. Utanmasam koynuma alıp yatacağım bayram çocukları gibi.

Veee... çizmelerim. Çocukluğumu pek hatırlayamıyorum (anneme sormalıyım) ama kendimi bildiğim yaştan itibaren hiç çizmem olmadı benim (hıçkırıklar L). Çünkü ben orta okulda, lisede ve sanırım üniversitedeyken bile, çizme ancak annelerin yağmurlu/karlı havalarda işe giderken giydiği ve iş yerine ulaşınca da çıkarıp "asıl" ayakkabılarına terfi ettikleri bir şeydi. Ben de hiç eksikliğini hissetmemiştim doğrusu.

Sonra ne olduysa oldu çizmelere iade-i itibar edildi, bin bir çeşitleri çıktı, herkesin üçer-beşer çizmesi oldu. Önceleri bu çizme çılgınlığına direndim; sonra baktım geçecek bir heves gibi değil ben de çizme arayışına başladım. Fakat hem gönlüme hem keseme hitap edecek çizmeyi uzuuun zaman bulamadım. Ta ki, bir sabah Limango'da ona rastlayana kadar.
Hem istediğim boyda (diz altı), hem istediğim renkte (koyu kahve), hem de önceden kazandığım bir hediye çekiyle birlikte inanılmaz bir fiyata (20 Lira) benim oldu. İş yerimden alışveriş yapmayı istemediğim için, akşama kadar nasıl bir çarpıntı yaşadığımı tahmin edebilirsiniz!

Ayakkabılarımla o kadar mutluyum ki, gözüm başka bir şey görmüyor... demek isterdim... Fakat Laçin'in yeni ayakkabılarını görünce içim pırpır etmedi desem yalan olur. Gerçi o topuklarla kafamı-gözümü yarmam büyük olasılık. Stokta kalmamış olmasını şans olarak değerlendirmem gerekir sanırım...

2 yorum:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...