Güzel pişmiş, mis gibi kokan bir fincan kahveye hiçbir zaman hayır diyemem. Tercihim genelde sade Türk kahvesinden yanadır; fakat filtre kahveye, hatta neskafeye bile burun kıvırmam (ama o süt niyetine kullanılan toz yok mu, ağzıma değdiremem).
Türk kahvesi deyince: Türk kahvesi var, Türk kahvesi var. Öncelikle geleneksel, aromasız kahvemiz var tabii. Kimi zaman kendimi durduramayıp telvesiyle beraber höpürdettiğim. Mardin'den aldığım bakır cezvede, usul usul pişirdiğim.
Sonra, Suriye gezimde tanıştığım kakuleli Türk kahvesi var. Hafif acımtrak tadına ve keskin kokusuna hayran kaldığım; ve her gidene yana yakıla ısmarladığım. Paketin dibine gelince panik-atak yaşayıp, şans eseri hiç onsuz kalmadığım.
Bir de bir-iki yıl önce tanıştığım, Ege'ye özgü damla sakızlı Türk kahvesi var. Çok sevdiğim iki şeyin birleşimi olduğu için, sevmememin zaten mümkün olmadığı.
Kahve zincirlerinden tercihim Starbucks; oradaki tercihim ise -biraz fazlaca tatlı olmasına karşın- "beyaz çikolatalı moka". Kırk yılda bir içtiğim için kaloriydi, çikolataydı, şekerdi düşünmediğim.
Kapuçino var bir de tabii; köpük köpük sütün üstüne serpiştirilmiş kakaosu ve yumuşacık içimiyle. Ve elbette sert, yoğun espresso.
Daha pek çok kahve çeşidi var zaman zaman tattığım. Yine de en sevdiğim, ilk göz ağrım, güzelim, sade Türk kahvesi. Annemle karşılıklı içip, kendimi durdurabildiğimde telvesinden geleceği öngörmeye çalıştığımız.
Not 1: Fincanı soran olursa diye, Paşabahçe'den aldım. Bir mimar olarak desenine bayıldım çünkü. Biraz pahalıydılar ama dayanamadım ne yapayım!
Not 2: Fotoğrafta çok anlaşılmasa da, fincanın yanında bir de kurabiye var. Üzeri un kurabiyesi gibi ama içinde kavrulmuş bademler var. Sanırım ununa da dövülerek eklenmiş. İnanılmaz bir lezzet. Edirne'ye yolunuz düşerse, Keçecizade'den alın muhakkak. Tabii yaprak ciğeri yedikten sonra (o da başka bir yazıya artık).
türk kahvesini severim ama telvesi gelince ağzıma bi hoş olurum fazla aram yoktur o yüzden..fincanı çok beğendim (:
YanıtlaSil