Geçtiğimiz hafta sonu, biraz iş icabı, biraz da keyif amaçlı bir Ayasofya gezisi yaptım. Müzekart'ı duymayan kalmamıştır sanırım ama bilmeyenler için yine de hatırlatayım. 20 TL karşılığı alacağınız kartla (öğrenci ve öğretmenlere 10 TL) bir sene boyunca, Kültür ve Turizm Bakanlığı'na bağlı tüm müze ve ören yerlerini ücretsiz gezebiliyorsunuz. Benimkinin kullanım süresi geçen ay bitttiği için, gitmişken onu da halletmiş oldum.
Ayasofya'yı birkaç satıra sığdırmak mümkün değil fakat kısaca, aynı yerde inşa edilen üçüncü kilise olduğu (önceki iki yapı çıkan isyanlarda yakılmıştır); 532-537 yılları arasında Justinanus tarafından inşa ettirildiği (1500 yıl içinde pek çok onarım ve eklemelerle günümüze ulaşmıştır); kubbe ve tonozlarındaki mozaiklerin, duvarlarındaki mermer kaplamaların ve sepetli sütun başlıklarının eşsiz güzellikte olduğu; ve Ortadoks ve Latin kilisesinden sonra cami olarak da kullanılmasının ardından, Atatürk'ün isteği ve Bakanlar Kurulu'nun kararıyla 1935'ten bu yana müze olarak hizmet verdiğini söylebilirim.
Ayasofya'yı birkaç satıra sığdırmak mümkün değil fakat kısaca, aynı yerde inşa edilen üçüncü kilise olduğu (önceki iki yapı çıkan isyanlarda yakılmıştır); 532-537 yılları arasında Justinanus tarafından inşa ettirildiği (1500 yıl içinde pek çok onarım ve eklemelerle günümüze ulaşmıştır); kubbe ve tonozlarındaki mozaiklerin, duvarlarındaki mermer kaplamaların ve sepetli sütun başlıklarının eşsiz güzellikte olduğu; ve Ortadoks ve Latin kilisesinden sonra cami olarak da kullanılmasının ardından, Atatürk'ün isteği ve Bakanlar Kurulu'nun kararıyla 1935'ten bu yana müze olarak hizmet verdiğini söylebilirim.
Gitmişken, girişin karşısındaki alanda açıkta sergilenen, önceki iki yapıya ait kalıntıları da incelemeyi unutmayın. Çünkü bunlardaki özenli işçilik ve estetik de oldukça etkileyici.
Tabii buraya kadar gelip, bir Sultanahmet köftesi yememek olmazdı. Aynı sırada başka restoranlar olsa da benim tercihim her zaman, tramvay durağının biraz aşağısındaki Tarihi Sultanahmet Köftecisi oluyor. Hafta içi ya da sonu fark etmeksizin, masalar hep dolu; fakat biraz sabrederseniz pişman olmazsınız. Köfte-piyaz-ayran üçlüsü beni her seferinde mutlu etmeyi başarıyor. Eğer hala yeriniz kalırsa (benim için pek söz konusu olmuyor ne yazık ki), üstüne bir de meşhur irmik helvalarından ısmarlayabilirsiniz.
Yürürken gözüme çarpan iki şeyden de bahsetmeden edemeyeceğim. İlki, Ginger üzerindeki bir polisti ki, turistik bir bölge olan Sultanahmet için müthiş sempatik geldi bana.
İkincisi ise, Şubat ayında olsak da, havaların ılıman gitmesiyle açan güllerdi.
Bu arada, Sultanahmet köftesinin nasıl yapıldığını bilen var mı? Aradım taradım ama tatmin edici bir sonuca ulaşamadım. Tarihi Sultanahmet Köftecisi'nin internet sitesinde, malzemeler için %100 dana eti, soğan, tuz ve ekmek demiş ama bir püf noktası olduğu kesin. Deneyip de beğendiği bir tarifi paylaşan olursa çok sevinirim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder